medyauzmani.com

Çember ve fikirler | incelemek

Devreyi sizinle birlikte gözden geçirin. James Ponsoldt’un sinemaya uyarladığı bilim kurgu filmi hakkındaki düşüncelerimizi paylaşıyor.

Etiketinde Emma Watson ve Tom Hanks’i izlediğimiz The Circle geçtiğimiz günlerde vizyona girdi. Düşük IMDB puanına rağmen (bana sorarsanız IMDB’yi ciddiye almayın), oyuncu kadrosu ve konusuyla ön plana çıkan ilginç bir film. Peki bu filmin ne kadarı bilim kurgu, ne kadarı güncel gerçeklik? birlikte görelim

Düzenli bir şirkette çağrı merkezi çalışanı olarak çalışan Mae (Emma Watson), arkadaşı Annie’nin (Karen Gillan) yardımıyla Circle’da iş bulur. Bu, Mayıs ayı için hayatınızın fırsatı. Çünkü Circle dünyanın en büyük şirketi. Çalışanlarına sağladığı olanaklar herkesin hayallerini süsleyecek türdendir. Circle’ın günümüzün büyük teknoloji şirketlerinden ve internet şirketlerinden (özellikle Facebook) ödünç alındığını hemen anlayacaksınız. Circle, dünyanın en büyük sosyal ağına sahiptir ve bunun ötesine geçerek İnternet’teki hemen hemen her işlemin kendi sistemi aracılığıyla yapılmasına izin verecek şekilde büyümüştür. Circle’ın kampüsü ve iş ortamı, pek çok kişinin hayran olduğu Google, Facebook ve Apple kampüslerine benzer. İnsanlar bu kampüste çalışma ortamından istedikleri gibi keyif alıyorlar ve sürekli keyif alıyorlar.

Çember İncelemesi: Sır tutmak yalan söylemektir

The Circle’daki görev süresi boyunca Mae, önce teknolojinin, internetin ve sosyal medyanın insanlığa yararlarını ve zararlarını görecek. Filmi benzer temalı çalışmalardan ayıran özelliğin bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu konulara tek taraflı bakılmaz.

İlk başta Mae, sanal dünyadaki insanlarla her şeyi paylaşmaktan mutluluk duyar. Hatta benzeri görülmemiş bir deneyin lideri oldu. Kıyafetlerine iliştirilmiş bir kamerayla hayatının her anını paylaşarak kendini şeffaflaştırıyor. Tüm yazışmaları, çalışmaları vb. Her şeyi erişilebilir kılar. Özel hayat kavramını tamamen silmeye çalışır. Milyonlarca insan hayatının her anına tanık oluyor. İşler burada bitmiyor. Bütün insanların böyle olması gerektiğini ve aksini yapanların suçlu olduğunu söylüyor. Ona göre insan, sahip olduğu tüm bilgileri ve hayatında edindiği tüm deneyimleri büyükten küçüğe herkese açmalıdır. Bilgiyi saklamak suçtur, en kişisel olanı bile.

İnternetin bizden çaldıkları ve distopyası

Günümüz internet şirketlerinin bakış açısı daha iyi yansıtılamazdı. Hepimiz hayatımızın her anını, düşündüğümüz her şeyi, hatta en gizli tutulması gereken şeyleri bile sosyal medyada paylaşmaya teşvik ediliyoruz. Mahremiyetimizden gönüllü olarak vazgeçeriz. May’in görüşleri ve bu deneyim abartılı görünebilir ama ben öyle düşünmüyorum. Çoğumuzun çevresinde en az bir (genellikle çok sayıda) sosyal medya bağımlısı var ve ne kadar ileri gidebileceklerine şaşırıyoruz.

Filmin karakteri Mercer’i (Ellar Coltrane) halka açık bir şekilde taciz edildikten ve öldürüldükten sonra zorla The Circle’ın ağına sokma çabaları şu anda abartılı görünebilir, ancak bence böyle bir gelecek söz konusu değil. Benim gibi sosyal medya hesaplarını çoktan kapatmış insanları demode, asosyal, uyumsuz ve hatta güvenilmez bulanlar görüyorum.

Film bu noktada bize bir distopya gösteriyor.

Herkesin kanunen The Circle sosyal ağına üye olması gerektiği ve oylama gibi şeylerin Circle aracılığıyla yapıldığı fikrini öneriyor. Aslında bu fikri ortaya atan Mai’ydi. Bunun nedeni, demokrasiyi geliştirebilmesidir. İnsanlar istemeseler de sosyal medyayı kullanmak zorunda kalacaklar ve yaşadıkları, düşündükleri her şeyi ortaya çıkarmaları bekleniyor. Üstelik tüm bunlar tek bir şirketin oluşturduğu sistem üzerinden yapılacak ve o şirket tüm dünyayı yönetme gücüne sahip olacaktır.

Filmde ortaya çıkan bu distopya, Aldous Huxley’in tarzıyla benzerlikler taşıyor. Ama Orwell’den de bir şeyler alındı. George Orwell 1984 tarihli kitabında halkın her anının izlendiği totaliter rejim örneğini vermiştir. İnsanlar istemeseler bile gözetlenecek ve aksini düşünen cezalandırılacaktır. Öte yandan Huxley, Cesur Yeni Dünya’sında tersine bir distopya kurmuştur. Ona göre kölelik baskı yoluyla gelebileceği gibi, özgürlük de insanları köleleştirmek için kullanılan bir yöntem olabilir. İnsanları zorla gözetlemeye gerek yoktu, duygularının esiri olan insanlar zaten kendi hayatlarını mahvederdi. Aksini düşünmezlerdi.

Bence şu an içinde yaşadığımız dünya ikisinin karışımı. Bir yandan internette popülariteyi artırmak için gönüllü olarak özel hayatlarımızı oyalıyoruz. Daha fazla beğeni için yapmayacağımız şey yoktur. Öte yandan, istemesek de dinleniyoruz ve takip ediliyoruz. Snowden’ın açıkladığı gibi, internette ziyaret ettiğimiz her web sitesi, izlediğimiz her video, yaptığımız her arama ve yaptığımız her konuşma kaydediliyor. Cep telefonlarımız gittiğimiz her yeri kaydediyor. Telefonlarımız, tabletlerimiz ve bilgisayarlarımız, özel bir konuşma yaparken, baş başa vakit geçirmeye çalışırken veya sevişirken bile yanımızdaki kameraları ve mikrofonları ile sürekli olarak ses ve görüntü kaydı yapıyor. Odamızda biriyle ne hakkında konuşuyorsak, internette beş dakika sonra onunla ilgili reklamlar görebiliriz. Bunlar abartı ve kurgu değil, hepsi gerçek ve şu anda yaşanıyor.

Büyük dezavantaj

Tabii film Orwell’den de bir şeyler alıyor. May, bilgilerimizi yalnızca gönüllü olarak dağıtmadığımızı, aynı zamanda gizlice saklandığını da keşfeder. Caddeler, sahiller, işyerleri, okullar, evler, alışveriş merkezleri, parklar vb. Her yerde kameralarla her şeyin görüldüğü bir dünya görüyoruz. Yine de, bu film önemli bir noktayı gözden kaçırıyor: Tüm dünyayı gözetleyen ve mahremiyetimizi yok eden bir şirket olduğunuz bir dünyayı tasvir ediyor. Bu çok yanlış. Bu film, Big Tech ve internetin bizden topladığı tüm bilgilerin Amerikan devletinin elindeki Prism Basin’de toplandığını ve bunun demokrasi ve özgürlük için bir tehdit olduğunu görmezden geliyor. Bu filmi yapanlara göre şirketler suçlanabilir ama ABD hükümeti masum. Bu fikri kabul etmekte zorlanıyorum. Kısacası The Circle, gözetleme toplumunu konu alan başarılı bir film olsa da politik boyuta inmekten çekinen bir film. Bence filmdeki tek eksik nokta bu ama çok ama çok önemli bir eksik nokta.

Öte yandan filmde çok doğru bulduğum iki detay var:

Bizi sahip olduğumuz her şeyi paylaşmaya teşvik eden insanlar aynı şeyi kendileri yapmıyor. Örneğin, amacı mahremiyeti yok etmek ve bundan iyi para kazanmak olan Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, konu kendisine geldiğinde mahremiyetini tehdit etmiyor. Dizüstü bilgisayarının kamerasını ve mikrofonunu kaydettiği haber ve fotoğrafların modası geçmiş değil. Ancak filmde fikirleri değişen May, The Circle’ın yönetmenleri Bailey (Tom Hanks) ve Stenton’da (Patton Oswalt) aynı kararsızlığı görür ve onlara güzel bir ders verir.

Tüm bu eleştirilere rağmen film teknoloji karşıtı değil. May’in “Uçak kazası olduğunda uçağa binmeyi bırakmayın, uçakları daha güvenli hale getirin” sözleri durumu özetliyor. Teknolojinin olumsuz sonuçları onu kötü yapmaz, daha güvenli hale getirebiliriz.

Emma Watson

Film afişinde Emma Watson ve Tom Hanks’i görüyoruz. Ama bence bu filmdeki tek önemli rol Emma Watson. Tom Hanks, filmdeki rolünden ve zamanından çok ismine katkıda bulunmuştur. Ama rolünün hakkını veriyor. Genel olarak, filmdeki oyuncu kadrosunun çoğunun yeterli performans verdiğini düşünüyorum.

Ancak, Emma Watson’dan özel olarak bahsedilmelidir. Sonuçta film onun hakkında. Oynadığı role çok iyi uyum sağlamış. Ama mesele sadece bu filmdeki performansı değil. Bu tür siyasi konuları işleyen filmlerde yer alması bence kaçınılmazdı. Çünkü zaten bir süredir aktivist kişiliğiyle öne çıkıyor. İleride onu bu tarz filmlerde daha sık görürsek şaşırmam.

The Circle bazı film sitelerinde bilim kurgu olarak tanımlansa da bu filmin bilim kurgu olduğunu düşünmüyorum. Bilimkurgu olarak adlandırılacak olsa biraz zor sevdiğim, gerçekçiliği sınırlarının ötesinde olduğunu düşündüğüm bilimkurgu sınıfına dahil edilebilirdi. Bu filmde gördüklerimizin çoğu kurgu değil, aslında yaşadığımız dünyada yaşanıyor.

Son olarak, filme ilham kaynağı olan Dave Eggers’ın romanının geçen yıl Siren Yayınları tarafından dilimize “Çember” adıyla tanıtıldığını hatırlatalım.

Devrenin uyarlandığı kitabın incelemesini okumak için tıklayın.

facebook heyecan whatsapp

Diğer gönderilerimize göz at

Yorum yapın