medyauzmani.com

Olasıdan Mümküne – Rabie Elif Özkan | çevirmen çemberi

Çevre aktivisti Rob Hopkins’in rüyaları konu alan yeni kitabı Mümkün olandan mümkün olana, hayal gücünde mümkün olana deneyimsel bir davet!

Biz dokunmasak da gerçekler orada. Oynamak için hayallerimizden başka neyimiz var? Ancak Hopkins, yirmi dört saate bölünmüş zamanın iki uç noktasını birbirine bağlamaya çalıştığımız sözde modern çağın koşullarında diyor. Görünüşe göre rüya herkes için değil. Çünkü çoğu kişi için bir iş bile olmayan bu büyülü çalışma, her şeyden önce gerçekliğin sınırlarını aşıyor. Bu, yaşamlarımız etrafında inşa ettiğimiz sabit, doğal olmayan ve katı dünyalarımızın kurallarını aşar. Ama olanlardan memnun olduğumuz için, çeşitli olasılıkların, henüz konuşulmayan olasılıkların ve “başka bir geleceğin” kaderini imkansızlıkla yargılıyoruz. Attığı her adımın ağırlığını hissettiği gündür Kuş seslerini ilk duyduğunda Rob Hopkins kolları sıvar ve doğanın içinde soyunur.

Önce çevresini dinler; Sonra bir adım daha ileri gider ve duyulmayan, yazılmayan seslerin hayalini kurar. Geçmişinden ve geçmişinden yola çıkarak yaşanmamış bir gelecek tasarlar. Tüm insanlık gibi doğayı da bize hizmet etmeye hazır hale getirdiğimiz bu günlerin aksine, doğaya bağımlı olduğumuz bir dünya kuruyor. Ancak bu hayallerinin hiçbirini pembe bir gözlüğün arkasına değil, bilimsel verilerin, deneylerin ve gözlemlerin ışığında inşa ediyor. Katıldığı yıllar süren çalışmaların, söyleşilerin, atölyelerin ve deneylerin sonunda, mümkün olandan mümkün olana doğru hayal gücünün gelecek üzerindeki şaşırtıcı etkisi ortaya çıkıyor.

Yolculuk nasıl başladı?

2019 yılında yayınlanan From What Is To What If adlı orijinal başlığıyla editörümüz Aisha Tuba Ayman, genel inceleme ve puanlama için bana gönderdi. Kurgusal olmayan konularda her zaman iyi olduğumu söyleyemem; Ama ilk cümleyle Hopkins beni rüyalardan oluşan bir fantaziye attı:
“Ailem ve benim evim dediğim sazdan duvarlı evimizde iyice dinlenmiş olarak gözlerimi açıyorum.”
Uzun süre böyle bir “ev” soluyamadım ve en son ne zaman “bu kadar iyi dinlendiğimi” hatırlamıyorum. Hopkins’in bahsettiği uzak gelecek miydi? Yoksa gün içinde dakikalara ve saniyelere bölünmüş “zamanlar” arasında varlığını gözden kaçırdığımız bir zaman mı? Anlatılan kurmaca dünyada gerçekten mümkün olana doğru ilerlerken iç huzuru yüzlerine yansıyan insanlarla, yavaş yavaş yükselen günün ilk ışıklarını sessizce karşılayan sokaklarla, binde bir kaybolan otobüs duraklarıyla karşılaştım. ve yeşilin bir tonu. Gürültüden, kargaşadan ve yorgun kalabalıktan uzakta bir şehir haritasının etrafında dolaştım. Elimde birdenbire sayısız nesneye dönüşen oyuncaklarla oynadım, onları kanatlarına alıp görmediğim diyarların zevklerini tattırdım. Olmayan her şeyi hayal ettim. Olanları olduğundan daha gerçek yaptın.

Tüm bunları yaparken bilimsel bir dil de kurmaca anlatıma eşlik etmeye başladı. Örneğin, bir grup insanın gelecekte yaşamak istedikleri dünyaları karton kutulardan inşa ettikleri deneyler… Çocuklar, önlerine getirilen farklı sayıdaki oyuncaklarla yaratıcılıklarının sınırlarını ne kadar zorlayabileceklerini gösteriyorlar. onları… Directions by Words’de çizilebilen duyular ve duygular… Hayal gücünün insan vücudunda bir başka etkisini gördüğümüz bu deneyler, Hopkins’in izlediği yolun hiç de gizemli olmadığını gösterdi. Aksine, bu rüyalar bize gelecekteki olasılıkların simülasyonlarını sağladı. Ayrıca Hopkins, dünyanın farklı coğrafi bölgelerinden sürdürülebilir çevre planlaması örneklerini görselleştirme tarzında sundu. Bu satırları bir solukta okuduktan sonra aklımda kalan tek bir şey vardı: harekete geçmek!

Mümkün olandan mümkün olana geçiş

“Kurgu Kitabı”nı büyük bir şevk ve şevkle okuyup haberleştirdikten kısa bir süre sonra editörümden ikinci bir mektup aldım: “Madem bu kitabı okumaktan bu kadar keyif aldınız, çevirmek ister misiniz?”

Soruyu cevaplamadan önce işe gittim. Her zaman kurgu üzerine çalışmış bir çevirmen olarak, bu benim kurgu-dışına ilk adım olacak. Açıkçası fantastik roman ya da öykü çevirmekten çok farklı bir süreç izledim. Temel fark şuydu: Edebi eserleri çevirirken, kelimeler arasındaki doğal telaffuza ve melodik uyuma dikkat etmemiz gerekiyordu. Betimlemelerde akıcılığı korurken Türkçenin zenginliğini gösterecek ifadeler bulmak gerekiyordu. Kurgusal olmayan, bilim ve düşünce temelli çalışmalarda dilden çok fikirlerin doğru aktarımı ön plana çıkmıştır. Bu nedenle çeviri sürecinin benim için edebi eserlere göre çok daha kolay olduğunu söyleyebilirim.

Rob Hopkins

Yapaylıktan uzak, özgün bir dil edinmiş kaliteli çevirilere dikkat ederseniz, orijinal eser ile çevirmen arasında mutlaka zihinsel ve duygusal bir bağ oluşacaktır. Çünkü bir eseri harfi harfine, doğru tonda tercüme edebilmek için öncelikle eseri doğru anlamak, akılda tutmak ve en önemlisi anlamak gerekir. Eserin aslını benimsememiş, güzelliğine hayran kalmamış, heyecanla okumamış olsaydınız başka bir dile çevirmeniz anlamsız olurdu. Üstelik çevirideki uzun kopukluklar, tutarsızlıklar, melodik bozulmalar, geçici sözler bir yama gibi parlayacak ve okuyucuyu eserden sonsuza dek uzaklaştıracaktır.

The Heart Association: Çevirmen – İş – Çeviri

Hopkins’in dürüst ve ilginç kaleminin oluşturduğu sevgi bağının çeviri sürecini benim için eğlenceli ve merakımı gidermeyi öğrenme oyununa çevirdiğini düşünüyorum. Ayrıca Hopkins’in sade ve akıcı dilinin çeviride düzenli bir tempo oluşturabilmemde büyük etkisi var. Çünkü yazar ustalığını ortaya koyma amacı ile uzun cümleler kurarak eserin içinden çıkamadığı zaman çevirmen eserle bütünleşip onun diline dönüşemez. Hopkins bazen sözün sonunu kaçırsa da geniş kitlelere hitap edebilmek için dilini basit tutmaya çalışmıştır. Bu da biz çevirmenlerin eline kalemini alıp onun dilinde düşünmesini kolaylaştırıyor.

Burada bir not düştüğü için, çevirmenlerle anlaşma sürecinde çevirmenle eser arasındaki bu gönül bağını not eden editörümüze bunun için teşekkür ederim.

Call Dreams’in arkasındaki Rob Hopkins kimdir?

Yapısalcılar eser ile yazar arasına metinsel bir duvar örerken, eser çevirisinde bir yazar gibi düşünebilmenin, kendi aklı ve idrakiyle bakabilmenin çeviri etiğinin temeli olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla yazarını bilmeden çevirdiğim işler ve yazarla bildiğim metinlerin çevirileri hemen göze çarpıyor. Yazarın insan kişiliğine bağlı kalmıyorum ama her şeyden önce edebi figürüyle oturup konuşuyor ve hayatı boyunca geçtiği yolların haritası üzerinde geziniyorum. Böylece hangi ifadeyi neden kullandığını, hangi sözcükleri seçtiğini ve ne anlatmak istediğini daha net görebildim. Hopkins’le ilk tanışmam bu ilke üzerine oldu.

Çalışmada belirtildiği gibi, Transition Town Totnes ve Transition Network’ün kurucu ortağı Rob Hopkins, The Power of Just Doing Stuff, The Transition Handbook ve The Transition Companion gibi kitapların yazarıdır. 2012’de The Independent’ın 100 çevreci listesine ve The Observer’ın İngiltere’nin 50 Yeni Radikal listesine seçildi. Hevesli bir bahçıvan olan Hopkins, Totnes’ta New Lion Brewery’yi kurdu. Topluluk destekli kalkınma projeleri uygulayan Atmos Totnes’in halefi grubu olarak Totnes Toplumsal Kalkınma Derneği’ni devraldı.

Kendini çevreyi korumaya adadığı günden bu yana pek çok projeye imza atan yazarı, hayata, hayallere ve güzelleşmeye yönelik bu coşkunun farkına vararak okumak artık daha ilgi çekici ve anlamlı. Umarım Hopkins Dreams de repliklerini paylaşır ve ilerleyen günlerde rüyanın inanılmaz etkisini yaşar.

Keyifli okumalar dilerim!

Rob Hopkins’in Olasıdan Mümküne kitabı hakkındaki düşüncelerinizi ve eserin çevirisi hakkındaki yorumlarınızı Lost Dock forumunda paylaşabilirsiniz.

* * *

* Web sitemizdeki tüm Çevirmen Çemberi makaleleri için tıklayın!

facebook heyecan whatsapp

Diğer gönderilerimize göz at

Yorum yapın